Yıllar yıllar önce minik bir kız olarak Overteam’de editör olarak başladığımda henüz Overteam ekibi bu kadar büyümemiş, Metin bu kadar yaşlanmamıştı. (Yazar burada patronuna olan sevgisini dile getiriyor) Küçük ekibimizle Şişli’deki ofiste kah gülüyor kah hüzünleniyorduk. (Metin yokken eğleniyor Metin geldiğinde çalışıyormuş gibi yapıyorduk) Hayat basitti hatta Mert’in tanımıyla “Fakir ama mutluyduk” Sonra yıllar geçti. Overteam’den birileri ayrıldı, birileri katıldı. Ekip büyüdü güzelleşti. Ben de gidenler kafilesine katılıp yeni maceralar yaşadım. (Bakınız çalıştım demiyorum, macera diyorum. Neden? Çünkü bu Overteam sakinleri çok garip insanlar, bana bir huzur vermediler. Gel rakı içelim, gel meyhane açalım, gel ansiklopediye madde yazalım derken yıllar geçti. Bu arada ben de bir yerlerde çalıştım elbet. Ee hayat, çalışmayıp da ne yapacaksın değil mi üstadım?) Kısa bir süre önce Deniz-Metin ikilisi bana “Overteam’e dönmeyi düşünür müsün?” diye sorduklarında ben de heyecanlandım ve şimdi uzun bir aradan sonra yeniden Overteam’deyim! Üstelik bu kez taşındıklarında çok kıskandığım o şahane ofiste. (Evet kıskancım)
Overteam’de ilk gün epey hareketli geçti elbette. İlk iş günü sabahına toplantı da koymuşlar sağolsunlar, yeni iş çok hızlı başladı. Tüm bunlar olurken bir hoş geldin partisi bile düşünmemişler dememe gerek yok sanırım. (Yazar burada başta Yasemin ve Vecdi abi olmak üzere tüm ofise kendini kötü hissettirmeye çalışır)
Uzun lafın kısası; “To Do List uzun, hayat kısa.”
(Yazar “yeniden burada olmak güzel” adlı şarkıyı söyleyerek sahneden çıkar.)